13 Ocak 2009 Salı

YOL ŞİİRLERİ - serp

Yol yaşar,
Gittikçe, döndükçe,
Sevindikçe, üzüldükçe
Bekledikçe...
Aklın takılıp
Arkana baktıkça
Seni yüreklendirir
Bıraktığını sildikçe yaşar.

serp


Söz uçar
Kışı kalır
Bir a’yaz...
Olumsuzluk ön eki
A!
Hazırlanamazsın kalırsın
Arafta...

KATRAN KIRMIZI

AYNANDA YATSAM
BUZ GİBİ
SAYDAM
SADECE BAKAN AYNANDA;
ACIR CANIM
BİR ANDA,
SIRTIM
KATRAN KIRMIZI.
NE ZAMAN BAKSAN AYNANA
HAYRAN HAYRAN
UZUN BİR AŞKI ARAR GİBİ,
KENDİ İÇİNİ GÖRÜR GİBİ
DERİN, DİKKATLİ,
KORKARIM,
SANIRIM SEZDİN BENİ
YÜZÜM
KATRAN KIRMIZI...

SAZ KIRMIZI

SIR OLDU
GECEYLE YATTI
FISILTILARI SAZLIKLARDA...
ŞAHANE SÖZLERİ
YIRTIK GIRTLAKTAN DÖKÜLDÜ
SORGULANMAZDI SAMİMİYETİ
ÜRPERTİNİN;
TELİNE DOKUNUNCA
BİRDEN
SAZLIKLAR SÖYLEDİ
SAZ KIRMIZI...

NAR KIRMIZI

Ben aradım
Nar ağacında
Asılı duranı
Birinin içinde bir taneydin
Hepsini yere indirdim
Yardım, yırttım
Talan ettim
Nar kırmızı oldu her yanım
Kırmızıya ağladım.

Bir taneydin
Bana ait
Bulmam lazımdı
Ağaç belliydi
Hırpaladım
Yordum
Vermedi aradığımı.

Hepsini yardım, yırttım
Narlardan birinin içinde
Bir taneydin
Ulaşamadım.
Nar kırmızılara
Akanlara
Yok yere gidenlere
Baktım.
Bir taneydi
Bulamadım;
Nar Kırmızı...
( böbreğime)

BUZ KIRMIZI

BUZ KESTİ
BUZ KIRMIZI.
SICAK SICAK
ÜFLEYEREK
SİNDİREREK ACISINI
GÖKYÜZÜNDEKİ BULUTLARLA
AĞIR AĞIR DEĞİŞEREK
AKTI
GİTTİ
RENGİ KALDI
GERİYE
BUZ KIRMIZI

DERİN KIRMIZI

SIRTIMI KESTİĞİ YERDEN
KATRAN
SÖZÜN BAŞLADIĞI YERDEN
SAZ
YAŞIN AKTIĞI YERDEN
NAR
BULUTUN GİTTİĞİ YERDEN
BUZ
VE YAZDIĞIM YERDEN
DERİN KIRMIZI...

BAŞLADIĞI YERDEN DE, YOL KIRMIZI

KIRMIZI AŞKINDIR
KİLOMETRE TAŞLARDA
KEDİ GÖZLERDE
TABELALARDA
DİNLENME TESİSLERİNDE

KIRMIZI SARSINTINDIR
RAY ÜZERİNDE
MAKASTAKİ ATIŞTA
TEMPOLU SESTE;
DER HER SEFERİNDE
DÖNME GERİYE

KIRMIZI BEKLEMENDİR
DİJİTAL ERTELEMEDE
İZİ ÇIKAR KOLTUĞUN BEDENE
O İZ ÇIKMAZ GERİYE
ANONS ANONS ÜSTÜNE
GİTMEK GELMEZ
ÇÖKER ÜSTÜNE


KIRMIZI MAVİNDİR
YARISI YAŞTA
BATA ÇIKA
DALGASINI SAVURA
KAPALI SALONDA
SİGARA- ÇAY
İÇMESEN DE
İSTER CANIN O ANDA

KIRMIZI YOLUNDUR
AKAR DAMARDA
TÜM BASINCIYLA,
UZAKLAŞTIKÇA
YAKLAŞTIN ,
YAKLAŞTIKÇA
UZAKLAŞTIN,
DERİN BULMACA!
YOL KIRMIZI
KIRMIZI UĞULTUSUYLA
KIRMIZI DOLAR
KIRMIZI BOŞALIR
KIRMIZI BAKAR

YAKLAŞTIKÇA UZAKLAŞTIN.
UZAKLAŞTIKÇA YAKLAŞTIN.

SARSAR
GÜÇLÜ HAFIZASIYLA
BAĞLAR KENDİNE
EL AYAK
KOL BACAK
DÜŞER YOLA,
YOL KIRMIZI.
ÖZÜR DİLER
HER ÖZÜRÜN DİLENCİSİ GİBİ
HER DİLENCİNİN ÖZÜRÜ GİBİ
EL AYAK
KOL BACAK
DÜŞER YOLA
YOL DİLENCİ
YOL KIRMIZI.

AYRILIĞIN GÖZÜ

Ayrıl şehirden
Gözün ışıklarında kalsın
Dolaştığın sokakları seçmeye çalış
Dolaşamadıkların için,
İçin yansın.
Gündüzü mü, de,
Gecesi mi?
Zannedersin ki
Şehri böyle böler, azaltırsın.

Kirpiklerinin telaşında
Geç kalmış yolun
Al basmış yanlarına
Hızlı akıyor
Yabancılara…

Tamam,
Omuzlarını yeni şehrine yasla,
Büyülü şarabını yudumla,
Dualarını fısılda.
Ama bak, bil bunu,
Ayrılığın gözü ayrılıkta,
Her ayrılık ,
Bir başka ayrılığa,
Aşkla bakmakta…
Büyük yalanlar peşindeyim
İstemiyorum gerçeğe yakalanmak


İz sürüyorum
Yalandan bırakılmış...
Bir gerçek peşimde
İz sürüyor
Beni tanımazmış...

Arada kalmışım
Gerçek beni bulmadan
Büyük yalanlara ulaşmalıyım
Bulsam korurlarmış beni
Ölümlüler söyledi...

Olmayan bir gerçek
Daha istemiyorum
Beni yakalasın,
İnandığım tek şey yalan...

Büyük yalanlar peşindeyim
Gerçek yalanın içindeyim...

HİÇ İÇİM

ÇOK UZUN TUTTUM
VE SEN KİRLENDİN İÇİMDE
BİR BARDAK SUYA
BİR DAMLA GÖZYAŞIM DÜŞTÜ
İÇTİM.
BULSUN SENİ,
ARIN ONUNLA.

DEĞİL ŞEHİR DEĞİŞTİRMEK GİBİ
GEÇİCİ OLMAK - KALICI OLMAK GİBİ;
SARSICI, DAĞLAYICI
HİÇ OKŞANMAMIŞ BAŞ GİBİ.
SEN Kİ BİR İÇİMDİN
SANKİ DEĞİLSİN BEN GİBİ
AK, GİT, KURU, UNUT
BARDAĞI BULAMAMIŞ
YAŞ GİBİ.
Yükledi
Tüm ağırlığını
Bastonunun
Tutmayan bacakları
Kolları
Ağır bir sopaya
Emanet etti yıllarını
Yere basmak sanki inadına
Ağırlığını dayayarak
Yerden gitmek sanki erken
Ağır ağır oyalanarak...

Bilir birgün
Yeraltında yatacak
Değneği olmayarak
Ya olmayarak
Hiç
Hiç
Ya da olma yarak...

IŞIKSIZ

Görecek kadar aydınlık
Yani belki alışmış gözler
Belki de körlük kendini gözler

Kim olduğu bilinmeyen,
Tetikliyor
Azmettiriyor ya da
Yine zarar veriyor
Bilinenden ne farkı varsa(!)
Ekleniyor bir daha
Bir daha...

Kendimi çok özledim
Ulaşamıyorum ona,
Sırası değildi belki
Ama faili meçhule gitti

Bir körlük
Bir anda failine gitti...

KARA YOLU

Şehirlerarası yol almak
Değil ki,
Kaç saat sürer söylesinler
Yaşamak.
Ön cama yapışan
Leş manzarasıyla
Daha ne kadar gidilecek?
Siliyorum
İzler kalıyor
Yazık,
Her şey sıvaşıyor gittikçe
Akışkan değil
Yapışkan!
Neye baksam
içime yapışıyor.

Renklerce, kokularca,
Zamanlarca geçerek
Gittiğim gideceğim
Hayatın Kara
Yolu

CHECK - IN IT - IN / CHECK – IN IT - IN

Bir çekmece iskeletidir
Fotoğraf,
Çekilir ve kalır
Etinden geriye.
İtilir çekmeceye.

Çık işte bir şekilde
Ne fark eder
Tükenecek nefesinden
Bir ses gelmez ki görüntüye.

Düşün,
Dinazor
Fotoğrafı çekilmemiş
İskeletinden resmedilmiş.
Bizse resmimizden iskeletleniyoruz
Eti çekilmiş resimlerimizle
Çekmecelere itiliyoruz.

Nitelik - Nicelik

Geri gidilmeli
Zamanda
Geri gittim
Geri de geldim sonra

İnsan yılı denilen
Dilimlenmiş zaman
Bir çikolatalı kekmiş
Yarısı yenmiş
Yarısı kalmış kırıntılı, kuru tabakta

İnansan mesela
Yok zaman
Ya da yok sürekli
İleri gidiş

Desen ki
İstesem dönerim geri
Bir film gibi
Garip olmaz üstelik
İhtiyacım bana inanan
İki delik,
Nerde ki
Nitelik - nicelik...

BİÇİLMİŞ

Çek içine, doldur iyice
Yeni biçilmiş çim kokusunu
Olanca yeşiliyle.
Karışsın, sarsın gözlerini
Ve onu göster
Yanındaki herhangi birine
Herhangi bir-iki saniye.

Görünmeyecektir sence
Yeni biçilmiş gözlerinde
Çim kokusu
Hal bu ki
Sen kapanıyorsun
Kederine
Gözlerinin yerine.

Biliyorum
Yetmeyecek
Çizgi çizgi, yol yol izleyeceksin
Hayatın sana ettiğini
Ve sonunda
Biliyorum,
Suçlayacaksın
Yine çimleri biçeni...

ÇOCUK KAHKAHASI

Bir akşam manzarasıdır seninle zaman
Huzurlu ve mutlu yansımaları
Yüzümüze vuran.
İşte yine bir uçak havalandı
İçindeki yüzlerce hayalden güç alan,
Bir ağaç açıklıkta sezdirdi yapraklarını...
Ve
Baktığımızda birbirimize
Bir çocuk kahkahası geldi
Gözlerimiz arasında kurulu salıncaktan.

YAKINSIN

Yola çık
Yol açık dedi dostum.
Açık yola çıktım
Ne kadar götürürse
O kadar olacaktım.
Bazı izleri bulmak için
Hiç olmadığın yerlere bakmalısın
Ne kadar yoldaysan
Anla ki o kadar yakınsın.

BORSA

Geriye aldım
Bir saati
Eklenmedi oysa yaşamıma
Alır-almaz sattım sanki
Hayatım borsa.
Annesinin eteğine yapışmış
Bir çocuk gibi
Asılın özgürlüğünüze.
Çünkü o, en zor anınızda
Anneniz olur

ÇIKMADI İÇİM

Dün ağlamaktan
İçim çıksın istiyordum
Ama bugün
Ağlamak gelmiyor
Çıkmasını istediğim içimden

KAÇINILMAZ

Sustuğunda,
Bir uzun yola benziyorsun
Konuştuğunda,
Yolcuya.
Yapacak bir şey yok!
Sadece gitmek var
Dilinde ve aklında.

NE GİBİ?

Seni sevmek
Bir uçurumun kıyısında durmak gibi değil
Eline ateş almak,
Buz denizine atlamak,
Paraşütsüz düşmek,
İstenmeyen bebeğe hamile kalmak
Ya da bir bebeği istememek gibi değil.

Seni sevmek
Her zaman temiz bir tekne
Limana demirli gibi,
Ya da yelkeni rüzgarına yatkın
Yolunu bilir gibi.

Seni sevmek
Ben’i korumak gibi.

GÖNÜLLÜ YOLCU

Neyi öldürdün
Oldurduktan sonra
Sebep olan
Sebep ölen…

Şimdi sondur
Şimdi söndür.
Sakın çevirme kendine
Akıl gerekli
Kal sakin
Öfkelenme sakın!
Azap elmadır kolay yersin
Eğer kolay yarsan,
Biliyorsun hep yalnız çekersin
Yola o kadar gönüllü çıkarsan.

ONDAN AŞK DOĞUR BANA YENİ GÜN

Her şeyi kendi içinde değerlendirmelisin
Kimsenin yaşayamadığı aşkı olamazsın
Ya da kimse, kendinden aşk yaratmaz sana.
Olmayanın yerini alamazsın
Bilmediğin hayallerini kurduramazsın.
Belki eksik belki fazlasın
Bilemezsin…

Öyleyse ne yapmalı?
Nasıl doğurmalı,
Ağartmalı ama nasıl?!
Ne olur yeni gün
Ondan aşk doğur bana.

OLDUKÇA

Elimi kalbime koyduğumda
Atışını duymak için,
ya da elim bağrımda öylece kaldığında
Yaşamak çok romantik bir şeydir.

Çarparken,
Sanki DİYOR
mutluluktan başka şey yok!
Karşıdaki parkta,
Oturan hikayeler,
Oynayan,
hikayelerini yeni yazmaya başlamış çocuklar,
Güneş sızan kahkahaları
yok mutluluktan başka bir şey.


Bir daha gelmeyecek ne eve
ne de başka bir yere
yalvarsam yakarsam da umursamayacak
yokluğuna alışmayıp anılarını saklayacağım
hiç anlamayacağım
resmi vitrinde dururken
arada albümlere bakarken
onda duraksayacağım
hiç anlamayacağım
ne onu ne diğerlerini
üstelik ben de aynısını yapacakken
ayrılık göz göre, yürek bile beklenirken
bu gizemiyle
yaşamak, çok romantik bir şeydir.

sevgilinin mağrur göğsünde
Bir müzik değiyor elime
Ritm sürekli tekrarlıyor kendini
Sözsüz ama ,
Yaşamak diyor her seferinde
Şu an seninle
Çok romantik bir şeydir…


Değildir 4 duvar
Ailenin yanında
Başkasın aslında
İçinde huzur,
içimde huzur,
Sırtım sürekli sıvazlanıyor hissiyle
Evden çıkmaya hazırlandığım yaşam
çok romantik bir şeydir…

Kan yağarken evlere
Yollara
Bunu görüp sıkışan kalbime
götürüyorum elimi
yaslıyorum
diyorum dayan vazgeçme benden
ben de bilmiyorum sonunu
orada kan olmak mı ,
burada kan ağlamak mı,
ölmek mi, yaşamak mı
hangisi,
çözümsüz,
çünkü anlamıyorum doğamı!
Aynı anlamaz bakışla bir çocuk televizyonda
çok fazla diyor sanki
ne demek ölmek?
demek yaşamak aslında
beklemekmiş bir insan tarafından öldürülmeyi!
ya ölüyor
ya da yaşarsa öldürüyor
gerçeğini yazanlar hikayesini imzalamıyor!
ayrılıklar acısız onun için
sevmek sadece ayrılık onun için!
bakışı diyor ki bana:
garip gelecek belki sana ama
benim için yaşamak
kalbimin atması
çok romantik bir şeydir…
çarpmak isterken durdurulan kalp
hikayesini kendi bitiremediği için
çok romantik bir şeydir…


Elimi kalbime koyduğumda atışını duymak için,
ya da elim bağrımda öylece kaldığında
Yaşamak çok romantik bir şeydir
ÖLÜM OLDUKÇA.
GERÇEKÇİ KADIN BOĞULUR
HAYALCİ KADIN SADECE YÜZME BİLMEZ


En duygusal yaratık
En duygusal olacağı yerde duygusuzsa
Bu gerçekçiliktir.
İşte o yüzden
En gerçekçi kadın
Orospudur kendi yatağında boğulur.

Bana bakmayın,
Ben çocukluğumda kaldım
Polis bebeğimi gömmüştüm ya
İşte hala o kumları kazmaktayım.

Bırakın beni hayallerime
Orada yüzme bilmesem de
Boğulmuyorum...

KENDİME KAPAKLANDIM YÜZÜNKOYUN

Çıkış aralığım acaba hangisi
Ne kadar sürecek
Bunca beklediğim yer
Değecek mi yıllarıma?
Yıllarım değişecek mi oranın parasına?
Havasına bakınca gözlerim üşür mü?
Kalın şeyler de almadım
Göz kapaklarım yeter mi?
Ağlamamın dilini anlar mı bavulum?
O kadar ağır ki,
Anlar diyorum.

Anlarımı uzatıyorum
Geçiyorum
Kahretsin cam kenarı
Ama gece ya
Rahat uçuyorum.
Dilime dolanıyor emniyet kemeri
İnene kadar çözmüyorum.

Yeniye transfer oldum
Bedelim ödendi
Ama bedenim yalnız
Kesilmiş süt, ekşi,
Unutulmuş,
Yerini sevmedi.

Sustum
Konuştuğumda
Yeni dilimi kullanıyordum
Alışmaya da zaman yok
Burada her şey burası kadar dardı.
Üşüdüm evet,
Kapadım gözlerimi
Ama gözkapaklarım yetmedi;
Ağladım,
Ama bavulum anlamadı.

Emniyet kemerini çözdüm dilimin,
Çözmemeyi diledim,
Lazımdı,
Kemerini bağlamadan
İmkanı yok çözülmezdi.

Yine yalnızım
Yatağım, dolabım düzenli
Bir karmaşaya bakıyorum ama.
Her gece kabus görüyorum,
Korkuyorum
Ağlamıyorum da artık
Çünkü bavulum anlamıyor.
Kendime kapaklandım yüzünkoyun.
Elimden tutup da kaldırmadım henüz.
Kesik kesik hareketlerim.
Ama son nefesimi bırakmadım.

TAMLA-YAN

Bir yerde sen benim tamlayanımdın
İşte tam o yanım
Boş kaldı.

Baktığında başkaydı gördüğün,
Derindi her yer
Ben giremezdim göz sularına.
4 boyutlu yaşamıma
Bir boyutta sen ekledin
Ve beni o sulara terk ettin.

İşte tam o sularda
Tam o yanım
Boş kaldı.

HAYAT UZUN BİR ANDIR

Hayat uzun olduğu kadar kısadır.
Düşünüyorum
Göz açıp kapamak bir an mı dır?
Neyi anlatmak bir ömür alır,
Anlattığın, denediğin ömrünce
Sadece göz açıp kapamak kadar mıdır?

Hayat önce göz açmak,
Sonra da kapamaktır.
Düşünüyorum,
Hayat uzun bir andır.

UYKUSUZ

Biten filmin bitmeyen yazıları
Aşağıdan yukarı hareketi,
Siyah üzerine dişi,
Uykuyu iten gözlerim
Baktığı isimleri hayal etti.

Uyuşmuştu elim ayağım
Bir bardak su
Parmaklarımdan sızdı,
Uzaktan kumandalı hayatım
Karıştı, bulandı
Sanki şu an
Bulunamayan bir kanaldı.

Uğuldayan sessizlikte
Işığı yakabilmekse
Bu saatte
İki kişi olmamanın
Tek iyi tarafıydı.
Yaşamak mı,
Çıkılamamış bir tatil
Herkesin hayalinde?
Bense içime çekmiyorum nefesimi
Alışkanlık yapmasın diye…

GLOBAL ISINDIK

Gülümseştik
Işığa, aydınlığa karşılık.
Sıcağa karşılık.

Cömerttik fazlaca
Gördüğümüzde birbirimize...
Sonra ama anladık
Isınmanın anlamı
Donmakmış bir gün
Yapıştı gülümseme suratımıza
Ve biz global ısındık.

HORMONLU

Hormonla olgunlaştırılmış
Meyveler gibiyim
Dışım tamam ama
İçim kanserojen madde balonu
Üstelik, dikkatli bir göz
Anlayabilir hormonlu olduğumu.

Ne yani bu olduğum mu,
Olduğum bu mu,
Eser sahipleri
Acaba rahat rahat uyur mu?

ÖL-ÜM

Benim olduğunu bildiğim halde
Senin olduğumu bildiğim halde
Uzun uzadıya
Uzayabildiğince
Hazırlanıyorum sana.
Uyurken sana
Uyanıkken
Gülüşürken
Bakarken vitrinlere
Ve beğendiğim bir şeyi alırken.
Her sabah evimin kapısı
Kalırken ardımda kapak
Sana hazırlanıyorum.
Benim olduğunu bildiğim halde
Yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğumda
Sana...
Sevişirken hazırlanıyorum
Giyinirken, soyunurken
Defalarca...
Sayamadığım ve saymayı hiç düşünmediğim,
İmkansız olan...
Tanışırken birisiyle
Kızarken, kızarırken
Terimi silerken
Banyo yaparken
Defalarca...
Sayamadığım ve saymayı hiç düşünmediğim.

Senin olduğum halde
Benim olduğunu bildiğim halde
Uzayabildiğince
Sana uzuyorum
Öl-üm.

DOĞA DÜZENİ

O kadar büyük ki
Dünya yüzünde yaşayan
Tüm kadınlardan
Tüm erkeklerden
Hatta toplamından anlamların
O kadar güçlü ki...


Güvercin dansının
Davetkarlığında dişisine
Kedinin erkeğinin kuru
Acı vereceğini bilircesine.
Tek çiftleşmenin
Ardında var ölüm
Bile isteye
Çiftleşmek ölümüyle.
Çiçek tozunun
Konacağı yeri seçmesi
Ahenk!
Rüzgarın oynaması onunla
Kaderiyle...

Doğanın düzmesi kendini.

Ama o
O kadar güçlü ki
Tüm bunlardan
Tüm kadınlardan
Tüm erkeklerden
Tüm hayvanlardan
Tüm bitkilerden
Hatta toplamlarından
Daha çekici.
O kadar ki,
Sonunda bizi toprağa sunan
Toprağın altına yatıran cömertçe
Büyük
Yerçekimi!

Biri öldü
Yani yine
Doğa düzdü kendini
Ölümle de bitmeyen hevesiyle.

İHTAR

Kıyıya sokulup kaçan
Sular, gözyaşlarım
Sınırı geçmiyor
Dinlesen duyacaksın
Sana ait üstelik!
İstemesen de bir gün
Böyle okudukça bildiğini
O sularda boğulacaksın.

GÖZ YUM

Gözlerimin arasındaki mesafedendir diyorum
Bugünlerde farklı görünüyorsun bana.
Ne zamanki çünkü
Kapatıyorum tek gözümü
Alıştığım görüntün karşımda.

Yani seviyorsan kardeşim birini
Tek gözünü yumacaksın istemediğin yarısına,
Ya da açtığında
Bulacaksın kendini
Saçlarında uçuşan yalnızlığınla
O da tabi saçın hala varsa.

PLATONİK

Kim görse
Portakal bahçelerini gözlerinin
Şüphesiz aşık olurdu derdin.
Bilmezsin,
Tüm ağaçları ve
Dallarındaki portakalları
Hayranındı senin.

YILAN HALA

40 yılın başında
30 yaşımda
10 yıl önceye alacak kadar
Göze alıp riski
Çıktım başımla
Adımda da vardı Ser
Güvendim adıma.

Geç kaldığım halde
Doğmaya
Bu sebepten zaten
Geciktim yaşamaya
Denedim bir iki kere
Yanında durayım
Bir tarafından düzelsin
Bir an profil alayım.

Yani orospu olsam
Bu kadar irdelemezdim yaşamımı.
Aldığıma verdiğim denk olurdu.
10 kalemin ardından
Hala bulamadım
İçimdeki yılanı.

40 yılın başında
30 yaşımda
Aldığım riske değmedi
Adıma güvenip çıktığım yol da,
İçimde yılan hala…

LEZİZ YOL MENÜSÜ

Başlangıç olarak bir Bodrum beyazı
Ara sıcak Antalya.
Sıcaklardan Malta zengin sosuyla,
İçkilerden şarap kırmızısı İspanya
Tatlı olarak iyi gider Fransa aşkıyla
Yanında olsun ama
Aromalı kahve Brezilya
Üzerine biraz hereket
Işıklarını savur ve
Uzat şanslı elini Vegas.
En sarı sokaklar
Bir akşam yırtık gırtlaklardan
Çıkan şarkılarla
Bu kadar güzel sona erdirilir be Meksika.

İÇ DÜNYAM

O kadar,
Muhteşem, inanılmaz,
Korkutucu bazen
Sürpriz sever.

Rüzgardan karışmış saçların
Altındaki beyin
Yarışıyor saçlarla.
Öylece durmak gibi olmuyor
Bazen öylece durmak için
İyice bir karışmak gerekiyor.

O kadar muhteşem ve inanılmazsın ki
Hadi gel şarap açtım
İç be
İç dünyam.

ŞAŞKIN

Dala yakışmayan
Şaşkın kuş oldum
Peyniri yitirince
Uçmaya da yakışmadım bir süre
Aradığım vardı
Doymadım.
Susadım
Göle yakışmadım,
Beraber uçtum
Sürüye yakışmadım,
Bildiğim vardı
Unuttum.

Gün hesabı yaptım karıştı
Göç mevsimini kaçırdım,
Yakalamak isterken
Takvime yakışmadım.

ÜSTÜ KALSIN

Öyle garip zamanlarda
Geliyor
Senin korkuların
Madem yaşadık
Bırak üstü kapalı kalsın.

Bir ruh vardı
Geceye paylayıp
Kendimce aradığım
“Kalan geriye
Güzel anlar ve anılar olur” diyorsun
Senden geriye anın
Ruhsuz kalsın.

Raporlu bir beynin
Dolambaçlarında koşan çocuğun
Büyük oyunları var
Seviyor yarattığı kurguyu
Denemesiz kayıtta…

Ben bıraktım oyununu
Yalnız oynayanlardansın
İstemem fazlasını
Üstü kalsın.

YARISI TESADÜF

Yarısı tesadüf de olsa
2 arkadaşımla
3 kadeh şarap içtim
Bu akşam.
Eve döndüğümde
Ramazan ramazan
Annemin şarap kokusunu
Gözlerimden anlamasından
Korkmadım da
Dişlerimi fırçaladım
Aslında anne saygısının
Gücü biraz da yıllarla beslenen
Korkudandı
Mutlu oldum.

Açtım kendimi, tesadüf masaya
Biraz sıkıcı yaptı bu beni
Ama oldum
Kendimi anlamam gerekirdi
Bir kılavuzla
Kendime anlattım.

Eve döndüğümde
Korkmadım
Ama dişlerimi fırçaladım
Her söz dişlerimi sarartmış gibiydi
Gözlerimden anladım.

EZBERE

Baktım sana söyledim
Ezbere sözlerimi
Birden yabancıladım
Bildim aynını senin de hissettiğini.
İndiğimizde sahneden
Uğultusu oradaydı
Hayatın yuhalamasının,
Salon boştu.
"Bir kere de kendimize oynayalım hadi
Heyecanla yazdık ya,
Yabancıladığımız kelimeleri!"
İstemedin
Doğru, senin rolün sadece seyirci içindi.

İndiğimizde sahneden
Geçince salonu bizim yapan kapıdan
Yoktu elimizde
Hazırlandığımız sözler
Yerini bilen, sırasını gözleyen
Bakmadık da birbirimize
Okunamazdı ki olmayan kelimeler
Zaten gözlerden.

İndiğimizde sahneden
Bugüne merak ettim
Acaba sonrasında
Almış mıydın hayat hediyeni
Ezbere tarzınla.
Ara sıra düşündüm, anlattım
Bil ki seni hiç boş anmadım
Sahnede
Senden boşandım.

ÖDÜL

Bir ödül aldığımda ben
Önce hissetmek için soğukluğunu
Onu öperdim.
Havaya kaldırırdım sonra
Ağırlığınca
Flashlar patlarken
Ödülü verenmiş gibi
Umursamaz görünmeye çalışır,
Kaptan olur uzaklara bakardım,
Göremediği ada olur kaptanımı beklerdim.

Sabah kahvaltısına hazırlanıyor gibi
Mahmur, dağınık,
Uyanma anı kadar
Aptal, anlamamış
Rüyayı hatırlamaya çalışırken halim
Soruyla düşünen,
Ciddi görünüşlü, anlatışa zıt
Rüyaya zıt!
İlk öpücük anındaki şaşırmışlık
Heyecan ve
Kalbimdeki hızlı hareket
Ödülü aldığımda
Hepsi hepsi bir dakika.

ÖDÜL2

Bir ödül olduğumda ben
Kimseye verilmek istemezdim doğrusu
Ödül vermek
Bir başarıyı belgelemek kadar
Unutulan başarılar yaratır.
- Ödül olmak da istenmezdim
Ama ben olsa olsa
Soğuk malzemeden yapılmış
Eşyayım sadece-

Neden törenlerim ihtişamlıdır?
Çünkü aslında
Mutsuzluk bastırılır
Işığın altında
Gördüğüm yüzler
Maskeler altında....

Ertesi gün gazeteler
Sahiplerimi yazar
Unutulan başarılar
Oradan başlar.

KAPILAR

Açtığım kapıyı
Kapattığım da oldu
Kapatılmasını beklediğim de...
Şu var ki,
Gizleyemem
Hiçbir kapıyı kapatmak istemedim,
İstemedim kapansın suratıma kapılar.


Hızlıydı
Bir keresinde kapının çarpışı
Zor kurtarmıştım ellerimi.
Bazen,
Kalanla kalmak iyi gibidir.
Gibidir
Çünkü iyi değildir.
Dedim ya hiç istemem
Kapılar kapansın
Pat, Pat!
Efekti bile kötü
Pat!!!

Bir de
Kapılar gördüm ki
Hana, saraya açılan
Deme gitsin!
Tüm süsüyle açılır da kocaman
Daha bir sert kapanırlar
Gıcırtıyla
Korkunçtur, ağırdır o kapılar.

Üzerinde hanımelleri dolaşan
Bahçe kapıları
Arkası görünür kapansa da
Güzelliği, kötülüğüdür aynı zamanda
Arkası görünür kapansa da...

Bildiğim
- daha doğrusu öğrendiğim-
Kapanan kapıyı açmaya çalışmamalı
Hızını alıp da o açılıştan
Öyle bir çarpıyor ki...
Yok yok
Kötü de olsa
Sımsıkı kilitlenmeli kapanan kapılar
Sana sana
Çarpıyor ikincisi.

Kapılar
Kapılar
Kapılar dünyası cereyanda
Devamlı çarpıyor kapılar
Pat, pat!
Ve kalıyor hayat
Hastalıklı.

SIRADAN

Sıradan bir yara başparmağımda
Diğer kolumda
İnce, küçük
Tencere teni izi
Sızıları var her yenide olan
Baktıkça ben söyledikleri
Nedensiz değil
Buradayız senin gözlerinde
Ne görüyorsan işte öyle.

SERFIR

Bir rakam seçtim
"2"
Böylece hiç yalnız kalmayacaktım
Mutlu oldum onunla
Oynadım, yordum
Çoğaldım ya
Onun telaşıyla...

O ise git gide
Eğdi mağrur başını
Aramadı koyacak yer yaslamaya
Bilemedim ne yapacağım,
Nasıl başını dik tutacağım?
Sonunda
Kalakaldım yanımda
Koca bir "0" la.

YALIN

Kahvaltın açık pencereden giren
Ilık güneş
Yudum yudum gülümsüyorsun
Günaydın...
Güne yakışan giysilerini giyip
Bir kere kilitleyip kapını
Çıkıyorsun dışarı
Yanında Yıldız’ın.
Sevdiğin müzik kulağında
İzlediğin yol gözlerinde
Yudumladığın güneşe doğru
Gidiyorsun.

O kadar dolusun ki
Dünyayla
Uyuyorsun her tarafına.
Yaşam bu kadar
Zevk alabilir bir insandan!

Hakkını verdiğin için yaşama
Seviyorum seni.

GİDİŞ

Bu gidiş
Bir gidiş
Sadece gidiş
Yalnız gidiş
Tek gidiş
Salt gidiş
Yalın gidiş
Yegane gidiş
Sözsüz gidiş
Sazsız gidiş
Gündüz gidiş
Gece gidiş
- Zamansız gidiş-
Uzun gidiş
Kısa gidiş

Kimsenin bilmediği
Bu, bir, sadece, yalnız, tek...
Gidiş!

SOĞUK

Soğuk
Sabah saatlerini almış
Daha bir kendine sarmış.
İçmem sigara
Ağzımdan duman çıkar
Tiryakisi yapar beni
Aldığım soluk.
Saçlarımı bereledim,
Kollarımı gövdeme kilitledim,
Kıstım kendimi kendime,
Yolda öylece ilerledim.
Bir duman sarmış ki başları,
Sanırsın yok
Mutlu telaşları,
Sıvanmamış sırtları,
Okşanmamış saçları.

Soğuk,
Solukları almış
Daha bir kendine sarmış.

32 DE OLSAM 35 DE

Güneye bakan cephe
Ben kurşun mu taşıyacağım,
Fedakar mıyım,
Yoksa savaşla mı oynayacağım?

Güneyin, güney cephesi
Sonunda denize ulaşacağım
Akdenizin tuzunda
Açık yaralarımı saklayacağım.

O kadar su ve tuz içinde
Anlaşılmaz yaşım,
32 de olsam 35 de
Gözlerimi sunmayacağım

Bir duvar istiyorum güney cephesine
Denizin de güney cephesine
Çarpıp dönülsün.

32 de olsam 35 de
Gördükleri ben olmayacağım...

KALICI MIYDI ÖZLEMEK

ÖZLEMEK
BİR DİZGİNSİZ ÇAĞLAYAN
ÇOĞU ZAMAN KOPAR,
KÖPÜRÜR,
AĞZINDAN TAŞAR...

ÖZLEMEK,
BİR HASTALIK
SAY Kİ KUDUZ.
DERMANI VAR
AMA TOPRAĞA BAKAR
KİREÇLENMİŞSİNDİR DE ÜSTELİK...

BİR BÜYÜK YALAN
HAYAT KADAR GERÇEK;
YANİ NELERE
NE KADAR DUYDUN,
KALICI MIYDI ÖZLEMEK...

YOK

YOK SINIRI
YALNIZLIĞIN
YANİ KENDİM BİLE
GİTMİŞİM...
3 MUM IŞIĞI,
DİJİTAL GÖZLERİM...
OLSA OLSA UÇURUMU
YALNIZLIĞIN,
O KADAR Kİ
ALTIMDA UÇURUM YOK,
DÜŞMEK YOK
ÇARPMAK YOK....
BIRAKSAM KENDİMİ
YALNIZLIĞA
DUR, YAPMA!
DİYECEK YOK...

BULUT YOLUYLA

BULUT YOLUYLA GİTTİ
BİR ROTAYMIŞ
IŞIĞINA DOĞRU
KORKAK FISILTILAR ARASINDA
SEKEN BİNLERCE TOP YÜKSEKLİĞİNE ERDİ
NEREYE VARIR BİLMİYORUM
BENDE MİYDİ BİR ARA BİLMİYORUM
OMZUMA DEĞEN SAÇLARIM KADAR HİSSETMİŞTİM
BİR RÜZGAR OMZUMDAN AYIRIR GİBİ GİTTİ
Bİ’ŞEY WAR BULUTA ERDİ
BULUT YOLUYLA
KENDİ DOĞRUSUNA GİTTİ...

BİÇİM

BEN SENİN DUYDUKLARINI DEĞİL
DUYUŞ BİÇİMİNİ SEVDİM
GÖRDÜKLERİNİ DEĞİL
BİÇİMİNİ...
NE KADAR FARKLIYSAN DA
İNSANSIN YA SONUNDA...
FARKETMEZDİ BENİM İÇİN
NE ZAMAN AYDIM?
Kİ ÇOK İÇERDİN BEN KARŞIYDIM
HÜZNÜN KOMİK YANINDA
DIŞARDAN BAKAN OLARAK
SENİ YAKALADIM
İŞTE
TAM
O
ANDA
SEN
BİÇİMLERİNDEN AYRILDIN!

ÇABUK ÇORBA VE DOYUM

BESLENMEDEN DOYUYORUM
BİR FİNCAN ÇABUK ÇORBA
SONUÇ İŞTE AYNI
SICAK VE KARNIMDA.
BİLMEM DEĞERİNİ
OKUMADAN YAZMAK VAR MI?
OKUMADAN YAZMAK
VARKEN ŞU ANDA
ÇABUK ÇORBA KIZAR MI BANA SENCE?..

BAZEN BAHŞETMEZ TANRI

GÜÇ- GÜÇSÜZLÜK
NE KADAR UMRUNDA,
SEÇİMİN SENİN
ENSENİ YALAYAN RÜZGARDA
YANAN CILIZ IŞIKLARDA
BÜYÜK ALKOLLÜ YUDUMUNDA...
SIZLASA DA İÇİN
BİLEMEZSİN
MUTLULUK MU MUTSUZLUK MU
PARMAK UÇLARINDA?
SEN Kİ
KONUŞAMAZSIN HERKES GİBİ,
SADECE DİNLE
KAFANA YAPIŞIK ORGANLARLA;
ÇÜNKÜ TEK KENDİ SESİNİ DUYAMAZSIN
SEN HERKESİN DUYDUĞUYLA
ÇÜNKÜ TEK KENDİ SESİNİ BAHŞETMEZ
TANRI SANA....

DEVRİM - DEVRİLİM

DAĞI BASMIŞ BULUTLAR
OYSA Kİ DAĞ SUÇSUZLUĞUNA YEMİN VERDİ
BAŞI DİKSE
WE GÖRKEMLİYSE BİRAZ
HERKES EĞMEYİ DENERDİ
EN AZ BİR KEZ BOZMAYI
YA DA RENKLENSE BİRAZ
KARA DA SÜRÜLÜRDÜ BİR YERİNE
DAĞ NE KADAR ÇEKİLDİYSE
O KADAR DİBİNE GELİNDİ
DAĞ YÜKSEKTİ
BİRİLERİ ALTINI DELDİ...

BULUTLAR İNMİŞ TEPESİNE
OMUZLARINA BASILIYOR
ALÇAKLARDA BİŞEYLER
SEÇİLMESE DE PEK
ÇIĞLIKLARI YÜKSELİYOR:
BİR DAĞ DAHA
DEVRİLİYOR,
BİR DAĞ DAHA
DEVRİLİYOR!

HAFIZ-A HAFIZA

HAFIZA
SÖYLEDİM UNUTACAK.
DAHA DÜN
NE YEDİĞİNİ HATIRLAMAMAK GİBİ...
ONA, BUNA, ŞUNA, BENİNE
ZARAR VERMİŞMİŞ;
İSTEMEDEN SÖYLEMİŞ,
İSTEMEDİĞİNİ SÖYLEMİŞ,
SÖYLEDİM,
HAFIZA UNUTACAK.

OLMAYANLARI ANLATIP
GERÇEĞİ BOZACAK
KAN AKACAK
TADINA VARACAK
BİR DE ŞAŞKIN
İLKMİŞ GİBİ
HAFIZA SÖYLEDİM,
UNUTACAK...

HIZLA GİDEN ARABADA ÖYLECE OTURMAK HAYAT

TARLADA GÖRSEN DE GELİNCİĞİ
SEZEMEZSİN İNCELİĞİNİ
ÇOKTAN GELMİŞSİNDİR
KIRMIZI TAŞ DUVARA
DOKUSUNA BAKSAN DA
SERİNLİĞİNİ SUNMAZ SANA

AKMAK İÇİN HAYATA
TOPLA CESARETİNİ VE
AT KENDİNİ
BİR DÜŞ SERÜVENİNE...
BAŞLADIĞIN YER ACITSA DA
DEVAMI SENİNDİR
DOKUN, HİSSET VE
BAK ARABADAKİ YABANCILARA...

ONAYLIYORUM

Var söylenecek sözüm
Hem yerine,
hem zamanına yatkın,
Susmanın yokluğunu seçtim.
Kelimeler fırlamak istedi
Güdümlenmiş yerlerine,
Aklımda alıkoydum.
Susmama değmezdin ama
Kelimelerim de yetmezdi
Sana verdiğim yersiz değeri anlamana...
Ne sustum ne de konuştum,
Sadece cevaplarım oldu
Yönetimine emanet;
Ortaçağdan kalma biçimde
Onaylayan tarzda
O da efendiliğinin şanındandı ki
Şanınla yalnızsın şimdi,
Onaylıyorum onu da...

HAKKIN RAHMETİ

DOĞDUĞUMDA KAVUŞTUM
RAHMETİNE HAKKIN
O KADAR Kİ
YAĞMURLAR ÜZERİMDEYDİ
BEN GERİ GERİ
YÜRÜDÜM

SIRAMI BEKLEDİM
KAÇINILMAZ
DERKEN RAHİMDEYDİM,
SICAK BİR HAVUZDU
BOĞULDUM,
O KADAR Kİ
KÜÇÜLDÜM

RAHMETLİ OLDUĞUMDA
POPOMDA BİR ŞAPLAKLA
ÇIĞLIĞIM!
BİR DE BAKTIM Kİ
ÖLDÜM

AKLAR

Işığında ayın
Bir gülüş gizli,
İzi belli
Belli peşi sıra gitmeli.
Yalanlar alaylar zincirinden
Kopan saydam bakış
Gözyaşıyla boyutlanır belki.

Düşünce hızı
Bir anda yıkar
Ansızın büyük aşk da başlar.
Bugün öğrendim,
Aşk aslında
Düşüncenin karasından
Sürekli kendini aklar.

TEKERRÜR

Ne kadar derin çizdin...
Bilmek için geri dönüp bakman gerekirdi...

Kimsin sen?
Ölümün ne demek olduğunu bilmediğim zamanlarda ölen çocukluk arkadaşım mı?
Ayrılığın ne demek olduğunu bilmediğimde tayinle uzaklaştırıldığım şehir mi?
Giderken çok üzüldüğüm ama şimdi görsem tanımayacağım dost mu?
Karatahtaya adımı yazan ve içime ilk suçluluk duygusunu kazıyan sınıf başkanı mı?
İçimdeki anlaşılmaz heyecanı körükleyen -ve zannediyorum insanoğlunda sadece bende olan- hormon mu?
Bilmiyorum...
Ama her neysen hayatımı yönetiyorsun...
Mutlu olduğum zamanlarda içimdeki tedirginlik, mutsuzluğumdaysa hakettiğimi düşündüren.
Nedir rolün, beni böyle yapmaktaki doyumun?..
Ama derin çizgimsin ya işte hep beni bozan, yalnızlığımı yapıştırıyorsun sonunda alnıma oooh ohhh, 60 70 80 90 yüüüüüz diyerek...

Bilirim hayatta her şey yer değiştirir, bakışlar, zevkler, beğeniler, duygular... Esnekliği marifet saydım bu yüzden, ama sabahları uyandığında bile esneyemeyen çok insan gördüm. Bu beni kararsız tanıttı.
Her zaman elimdekini gönlümce vermek istedim hesapsız, ki yaptım da. Bu beni bazen enayi, bazen iyi, bazen gizli, bazen kolay yaptı...
Açtığın çizgiden yer yaptı diğerleri gittikçe derinleşiyor, sürekli kaşınıyor. Çok kötüsün çünkü kendime olan güvenimi almışsın benden. Nasıl olabilir yaşadığım bir şeyi güzele çevirmek kendime güvenim olmadan? Oldu ki döndü güzele nasıl berbat etmeden devam edebilirim?

Bir hayatım var ve sen yönetiyorsun. Çok adisin! Kimseye açıklanamayacak kadar karmaşıklaştı herşey sayende...
Tek aklıma gelen çözüm baştan başlamak ama biliyorum ki o da yalan çünkü iki elin yakamda.

Ve bu gece bu anlamsız şehirde sen benim bilinmeyenim, sol kulağımdaki ağrıyı tetikliyorsun. İçtiğim şarap yetmiyor. Hayatımı bir dönüm noktasına getirdin ve kollarını göğsüne bağlayıp Nuri Alço kahkahaları atarak seyrediyorsun eserini. Biliyorsun çünkü her şeyin tekerrür edeceğini...

YALANIN KİBAR İFADESİ

Elinde telefon şaşkın kalakaldı bir süre. Bazen zaman donar ya işte öyle. Önce, içinde iyice kirlenen nefesi verdi, sonra kapadı telefonu. Yalanın kibar ifadesiydi ya bahane, biraz önce kibar kibar aldatılmıştı, üstelik soru soramadan, yalan söylüyorsun diyemeden.
Bunu ben yaptım, buraya ben getirdim, artık sorgulayamam bakışı attı aynadaki yansımasına. Acıdı aynaya…
Bu kadar büyütmeye gerek yok, uyku tedavisi gerekli. Bir uyku hapının halledemeyeceği sorun yoktur!
Gördüğü rüyaları hatırlayamayacak kadar çok uyudu. İlk iş, uyanır uyanmaz, eline telefonunu aldı. Saat 12 olmuş ve de 2 mesaj gelmiş. Biri posta olarak gelse açılmayacak türden bir bilgi, diğeri de uyanmasını anlamlı kıldı.
Hemen bir kahve yaptı kendine, sade, şekersiz. Üzerine banyo sıcak, kısa. Dişler, saçlar, giyinmeler, soyunmalar, denemeler, son karar geldi nihayet. Hafif bir makyaj… Şehir onu karşılamaya hazırdı zaten hep. Evinin kapağını kapadı, kilitledi, üzerine de taksi kapısı kapandı. Her şey güvencede…
Geçen ay en iyisi yeni birisi demişti arkadaşı ve üzerinden bir hafta geçmeden yeni kendini tanıtmıştı, hoş tarzıyla. İşte şimdi “Yeni”ye gidiyordu. “Eski”, uzun uyku hapsine çarptırılmıştı. Ağır bir cezadır bu, uyanmaya sebep ister.
Takside Karadeniz havaları dinledi, içi güldü. Taksiciye parayı verdi, indi ve karşısında gördüğü, tekrar eve dönüp daha özenli hazırlanmayı istetti. Çok hoş koplimanlarla geldi iki yanağına öpücükler. Daha fazlasını yapmak istedi. Hep böyle olurdu iyiyi üçle çarpmaya çalışırken yarıda kalırdı. Bu sefer aldım verdim adımlarıyla git!..
Salondan girerken üç kişi onlara doğru hareketlendi, tokalaşmalar, ağızdan otomatik dökülen kelimeler, yerlerine oturdular.
Bir mesaj o sırada çantasını titretti. Beklediği mesajı istemediği bir zamanda alıyordu. Tuvalete gitti çantası omzunda. Okudu. Cevap olarak, annemle alışverişe çıkmam gerekti, pardon yazdı. Yavaşça telefonunu çantasına koydu, masaya döndü, yeninin yanında, gülümsedi.

Yalanın kibar ifadesi bahaneydi ve onun bahanesi şu an yanında samimi samimi gülümsüyordu. Masada otururlarken çantası iki kere daha titredi ve son nefesini verdi. Yeni elini tuttu. Güzel sesi var, söylediği her şey yakışıyor. Hoş sohbet akşamı getirdi. Yeniyi evine davet etti. Aldım verdim adımı kararını çoktan unuttu. İlk ev sohbetlerini çok severdi, müzikli. Yeni öptü, Yeni sevdi. Kısa uyudu. Bu kısa sürecek zamanların çoğunda uyanık olmalıydı. Yeni bahaneler gelmeden doya doya yaşamalı.

Hayatın bilindik kısımlarındandır yukarıdaki. Sizin de vardır… Bitişler başlangıçlar ring seferindeyiz hep. Buna rağmen büyüleri severiz masallardaki gibi. Çünkü o büyüler bize getirir, geçici prens ya da prensesimizi.
Umarım hep kısa uykular uyur, bahaneler duymadan gerçek masallar yaşarsınız, ya da bahaneli-bahanesiz yalanlar söyleyerek karşınızdakini oyalamazsınız.
Gökten 3 elma düşmüş… Başlarınızı koruyun…